19 Mart 2012 Pazartesi

Eski bir günlüğümden....Bölüm : 2 Mahallenin Çocukları

Yazın sıcak havalarda bizim havuz tam bir cümbüş olurdu. Bütün çoluk çocuk ve de onlara sahip çıkmaya çalışan değerli aile fertleri yetmiyormuş gibi bir de mahalleden bütün çocukları toplayıp havuzu dolup taşırırdık. Ne eğlence ne eğlence. Marko pololar oynanır, benim fasulye olmam şartıyla, hamburgeci amca oynanır, yine ben fasulyeyim tabi, öğlen yemekler çıkar ortaya, yeşil erikler, karpuzlar yenir, "kızım üşüteceksin mosmor oldu dudakların çık artık sudan, oğlum gir mayonu değiştir karnın ağrıyacak!", "öğle saatinde güneş tehlikeli kızım gölgeye geçin aaaaaa" sesleri altında bir hareketliliktir giderdi o zamanlar. Yeşil erikten bahsetmişken o konunun üzerinde biraz durmak isterim. Kendilerinin benim hayatımda çok önemli bir yeri var, yani nasıl anlatsam : yeşil erik ve ben, ben ve yeşil erik... Seviyorum.





Tabi sıcak yaz günlerinin tek eğlencesi havuz faslı değildi. Bizim mısırcı gelirdi her gün. Bizim mısırcı diyorum çünkü adamın adı Bizim Mısırcı'ydı, yani arabasında öyle yazardı. (Burada daha önceki "Ben küçükken" yazısında bahsi geçen -çocuklar para var mısır alalım- olayını hatırlayalım. )


Bir de sokak futbol maçları olurdu. Nevhan, Mahmut, Cenk bizim mahalleden hatırladığım isimler. Onlar büyüklerdi benden. Bir de bizim sitede Aslı-Cem kardeşler vardı, bir de Serbülent. Didem bi gün bavulunu toplayıp evlencem diye Serbülent'e kaçmıştı. (yaş 8 filan). Bütün mahalle top oynardık. Benim bizim sitenin yeşil demir dev ama gerçekten dev kapılarının ötesine yani sokağa çıkmam yasaktı. o yüzden kapının üstünde ileri geri sallana sallana seyrederdim maçları. O Mahmut, akşam üzerileri bir sandviç yerdi orda duvarın üstüne oturmuş, yarım ekmek içinde yok yok, varya offff nasıl canım çekerdi size anlatamam. Hemen eve koşar birbenzerini kendime yapardım. Şimdi düşünüyorum da kilo problemlerimin bir sorumlusu da ona o sandviçi hazırlayan annesidir!

Bazen de kendi başımıza işlere kalkışır babamdan azarı yerdik. Ticarete küçük yaşta atıldık biz ablamla. Bizim üst kat komşu Kinder distribütörüydü, kutu kutu verirdi bize. Biz de onun içinden çıkan oyuncakları biriktirirdik, bir gün dahice bir fikirle onları el arabasına koyup mahallede sattık. Babam işten gelip olayı farkına varıp herkese paralarını iade ettirinceye kadar herşey süperdi. Akşam hasılatı : cepler boş, oyuncakların yerinde yeller, geride paramparça kinder çikolata yumurtacıkları.


Suadiyedeki en güzel yıllarım böyle geçti, Leyla ile oynadığımız Doğu Batısının Cadısı oyunları, bahçede fıstık toplama yarışları, kayıkhane maceraları... Büyüdük ve hepsi bir bir yok oldular....Önce Didemler taşındı, sonra kuzen Emirler. Mahalledeki diğer çocuklar da ortaokula başlamıştı ve ben hala ilkokuldaydım. Sanki herkes benden daha hızlı büyüyordu.


İlk okulu bitirdiğim yılın son baharında Vaniköy'e taşındık...

Not: fotodaki havuz hakkaten o havuz. Courtesy of Turyap.



(Vaniköy'de gençlik yılları...arkası yarın)

1 yorum:

  1. e-mail abonesi oldum, sabah yayinlar yayinlamaz email olarak geldi okudum. Oncelikle bu blog'u cok destekledigimi ve cok da hosuma giderek takip ettigimi belirtmek isterim Zeyno. Ardindan da mail aboneligi super bi olay!! Yazi kacirmak mumkun diil, yazilarinin devamini bekler, gozlerinden operim.
    Yakiye ablan..

    YanıtlaSil