27 Temmuz 2010 Salı

En çok neleri özlüyorum biliyor musunuz?

tabiki ailemi, arkadaşlarımı evimi hatta işimi bile özlüyorum ama en çok özlediğim bazı anlar var ki tartışılamaz:

evimdeyim, ah evim güzel evim...akşam işten gelmişim yorgun argın, TVde güzel bir dizi... bir yandan tezgahın üzerinde büyük çavdar ekmeğinin arasına, ekmeklere özenle Amora hardal sürüp bir güzel hindi fümeleri, ince ince doğranmış domates dilimlerini, 2-3 iceberg salata yaprağı ve bir iki dilim de cheddar peynirini yerleştirdikten sonra, ortadan ikiye özenle kesilen sandviç hazırlığı, yanına koyulan Cheddarlı Ruffles da cabası, tabi bir de buz gibi Cola Zero... böyle dolaptan çıkmış, şişeyi açtığında çıkan pssss sesiyle beraber akıllara eski güzel cola reklamlarını getirten o içecek...onsuz olur mu hiç...diğer yandan başlayacak olan yeni bölüm dizinin heyecanı... tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra, bu güzel, muhteşem, leziz sandviçimi yerken, TV de dizimi seyrederken, güneş te tam batmış hava kararmışken, yorgunluk sebebiyle hafif üstüme çöken uykuyla beraber kendimi öylece bıraktığım anları özlüyorum...

ya da arkadaşlarımlayım... ahh güzel arkadaşlarım... havanın güzel olduğu bir cumartesi, uykusunu hala alamamış bir grubun Bebek'teki kahvaltı fasılları... Her seferinde "Bebek'ten çok sıkıldım", "artık başka yerlere gitmek lazım bu trafik çekilmez" gibi yorumların ardından, her nedense gene kendimizi kürkçü dükkanında bulduğumuz, Bebek Kahvenin o eşsiz simit/kaşarları, gözlemeleri, köy kahvaltısı, yumurtası eşliğinde, oranın en büyük masasında "daha gelecek var abi, sen tut burayı bize" diyerek başlayan...gelenle gidenle uzun uzadıya sohbetlere dönüşen o güzel hsonu kahvaltıları... ya da çook eski Happily ever after günleri.. orası henüz küçücükken, toplam 3-4 masa varken, her Pazar gidip aynı masaya aynı ekiple oturup aynı kahvaltıyı edişimiz, hiç sıkılmadan, muhabbeti eksik kalmadan, biraz etrafa bakınarak biraz da biz bize yeteriz havalarıyla cool takınan hallerimizle her Pazar'ın keyfi olan günler...ya da yine ekiple bir araya gelinen birimizden birinin evindeki akşam buluşmaları, dedikodu sefaları, dergi karıştırmalar, kılıklara kıyafetlere yorum yapmalar, durum değerlendirmeleri, komplo teorileri...

ve tabi, ailemle yenilen Pazar öğle yemekleri.. annemin şahane sofraları,tabiki tartışılmaz derecede lezzetli yemekleri, Defne ve Can'ın bağrış çağırışları, hatta bazen kavgaları birbirlerini öldürme girişimleri ve sonunda azarı yiyip köşelerine çekilmeleri, eniştemle babamın futbol, borsa muhabbetleri, iş politikaya gelince gerilen ortamın, yine çocukların herhangi bir sebeple araya girip ya annaneyi ya dedeyi kendi saflarına çekmeleri ile bölünmesi,... her seferinde tam bir kaosa dönüşen ama eşi benzeri olmayan bu Pazar yemeklerini de özlüyorum... en sevdiğim Pazar öğlen yemeği menüsünü saymadan geçemeyeceğim... pilav, (enişte özel istekte bulunursa domateslisi) köfte (izmir değil, Tuzla değil, annemin köftesi (aslında sanırım Sıdıka köftesi artık onlar), barbunya, yoğurt, çoban salata ( o da anne usulu, büyük domates parçacıkları, soğan, sirke ,tuz) ve tabiki Cola Zero (eskiden diet kolaydı bu, yazması da daha kolaydı, cola zeroya geçtim geçeli bi tuhaf sound ediyo) hatta bu menunun yanına, bazen, ama cok nadiren, eger sanslıysak ve de ben o gun hafif suzulmus gorunuyosam dolayısıyla yemeklerın tamamından bır mıktar yemem sıkıntı yaratmıyorsa, börek oluyor... boregın her turlusu guzel her turlusu muhtesem o yuzden o bır kucuk bonus olarak kalıyor aklımda hep.. ha pardon, mutlaka bır de semizotu salatası olur, o da anne usulu, az yogurt, bol pul biber, biraz da yag.. hmmmm nefis....

çok şey özlüyormuşum aslında düşündükçe. En son herkesten, herşeyden bu kadar uzak kaldığımda Üniversitedeydim.. ama orda vakit çok daha çabuk geçiyordu... gene özlüyordum tabi ama o kadar kendini hissettirmiyordu belki de. yada yaş ilerledikçe farklı değerler buluyor insan hayatında bilmiyorum...

şimdi ben bu yazıyı okusam, bu kız açlıktan yemek komasına girmiş onun hayalıyle yasıyo kendinden geçmiş izlenimi yaratır bende de... ama aslında yemek hayatımızın çok büyük bir kısmı değil mi? en güzel anılarımızda yemek mutlaka yok mu? bütün sosyal programlar yemek üzerine kurulmaz mı? en güzel sohbetler akşam sofralarında yapılmaz mı?

çok değil, 1 aycık kaldı. yarısı bitti yarısı kaldı... 1 hafta sonra çoğu bitti azı kaldı diyebileceğim... sonra geriye sayımlar başlayacak...

herkese sevgiler...

1 yorum:

  1. yavrum zeynepim öncelikle söyleyeyim inanılmaz küçülmüş yüzün, saçların müthiş. back to basics durumu görüyorum ve cooook güzel olmuşssun. yanımda yasemin abeş var biz de izmir kahvaltısı eşliğinde seni okuyoruz, o da seni çok opuyor.

    evime tabi internet bağlandı çalıştı sonunda tabi artık mutfak tezgahından kahvaltı sofrasından yazabiliyoruz.

    biz de seni çok özledik. burnumuzda tütüyorsun.

    love u.

    YanıtlaSil