Yine çok tanıdık bir hikaye, oyuncular değişir, zaman farklıdır ama hikaye hep aynıdır ya bazen. İşte bu da onlardan biri...
Bir diyetisyene gidersiniz. Ne o, kendi kendine disipline olunamadığı için illa birisinin bizi tartmasına, kontrol etmesine, ne yiyeceğimizi söylemesine ihtiyacımız vardır. Oysa yıllarca dietle, kilo vermeyle uğraşmış biz uslanmar arlanmazlar, ne yememiz ve ne yemememiz gerektiğini gayet iyi biliriz. Ama yine de kontrol edilmeye ihtiyaç duyarız. Dediğim gibi disiplin meselesi.
Peki ya bu disiplin sırasında yaşananlar? Mesela gideriz diyetisyene, tartılcaz ya o gün, e besbelli o hafta da hafif kaçırmışız, moraller sıfırın altında, bacaklar hafif titrek... o tartıda kilo almamış çıkmak için çeşitli yöntemlere başvurulur.
1. o gün çok az yemek ya da hiç yememek (eğer akşam gidilecekse işe yarayacak bir yöntemdir. dokunacak diye su bile içmeyiz.)
2. randevudan 5 dk önce "ay çok pardon şey bi tuvalete gideceğim" diyip izin istemek ve tuvalette sanki alınan kilolar bir çiş sayesinde gidecekmiş gibi oturup beklemek...olur ya hani belki tutar diye.
3. üst baştan kilo hafifletmeye çalışmak önce kazak çıkar, bilezik küpe ne varsa önden çıkartılıp çantaya atılır, hatta kemer bile extra yazar diye düşünülüp önceden o da çantayı boylar.
4. ofiste beklerken size ikram edilen 1 bardak suyu bile reddetmek. olur ya hani 50 gr 50 grdır. ne olur ne olmaz.
"zaten ne kadar almış olabilirim ki? dengelemişimdir ohh rahatım." anlayışı bütün bu proses esnasında zihnimize bir güzel yerleşir. ama alt benlik naapsın. kandırıldığını anlar beyine "olm napıyosun ya, nası yedin bu uydurmacaları, yemişin besbelli kiloyu da almışsın, yaw pantolonun düğmesi kapanmıyo onu da mı sihirlü güçler yaptı?? inanma sen bunlara alooo şşşşşhhhh!!!
sonra o tartıya çıkılacak an gelir. boncuk boncuk terlersiniz (alt benliğin intikamı..)
hatta orda tartıda 1 kilo eksiltildiğini bile bilirsiniz (kıyafetten ötürü diyetisyenler bunu pek sık yapmaktadır. genelde çok öne çıkartmazlar ama sorarsanız da söylerler.) ama ona rağmen çıkan sonuçtan mutlu olmayınca "eh tabi kıyafet var, bugün kü jean'im de epey kalın kumaştan, bi etkisi olmuştur" diye geçiririz aklımızdan. Dietisyenler de moral vermek amaçlı mutlaka bir bahaneyle hazır beklerler : "ay vallahi inanırmısınız bugün gelen herkeste yağ fazlası çıktı, havalardan.!" - e geçen hafta da poyrazdan su fazlası çıktıydı. şişlik vardı herkeste...Nooldu? ne zaman düzelir bu havalar kardeş, yani zayıflıycaz ya hani, havaların düzelmesi çok mühim.
Bir de "gerçek kilonuz aslında xxx, ama siz su toplamışınız, saymayın onu, şimdi bu hafta gider o" olayı vardır. yaw gerçek kilom oysa bu kantarda yazan ne? e=mc2, H2o = su, 2x2=4.... ama tartıda çıkan gerçek kilo değil denince inanasımız gelir...ahh ahh...
inanmayınız, kendinizi kandırıp inandırmayınız diyeceğim ama ben çok mu farklıyım diye sorsam kendime... eh bunları yazdığıma göre bilmişliğim, bildiğime göre de yaşamışlığım var.
Herzaman aynı sistem, aynı kendini kandırma, inandırma bahaneler bulma durumları ve akıllarda hep aynı motivasyon:
Ya tutarsa..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder