20 Eylül 2010 Pazartesi

Ya tutarsa...?

Yine çok tanıdık bir hikaye, oyuncular değişir, zaman farklıdır ama hikaye hep aynıdır ya bazen. İşte bu da onlardan biri...

Bir diyetisyene gidersiniz. Ne o, kendi kendine disipline olunamadığı için illa birisinin bizi tartmasına, kontrol etmesine, ne yiyeceğimizi söylemesine ihtiyacımız vardır. Oysa yıllarca dietle, kilo vermeyle uğraşmış biz uslanmar arlanmazlar, ne yememiz ve ne yemememiz gerektiğini gayet iyi biliriz. Ama yine de kontrol edilmeye ihtiyaç duyarız. Dediğim gibi disiplin meselesi.

Peki ya bu disiplin sırasında yaşananlar? Mesela gideriz diyetisyene, tartılcaz ya o gün, e besbelli o hafta da hafif kaçırmışız, moraller sıfırın altında, bacaklar hafif titrek... o tartıda kilo almamış çıkmak için çeşitli yöntemlere başvurulur.

1. o gün çok az yemek ya da hiç yememek (eğer akşam gidilecekse işe yarayacak bir yöntemdir. dokunacak diye su bile içmeyiz.)
2. randevudan 5 dk önce "ay çok pardon şey bi tuvalete gideceğim" diyip izin istemek ve tuvalette sanki alınan kilolar bir çiş sayesinde gidecekmiş gibi oturup beklemek...olur ya hani belki tutar diye.
3. üst baştan kilo hafifletmeye çalışmak önce kazak çıkar, bilezik küpe ne varsa önden çıkartılıp çantaya atılır, hatta kemer bile extra yazar diye düşünülüp önceden o da çantayı boylar.
4. ofiste beklerken size ikram edilen 1 bardak suyu bile reddetmek. olur ya hani 50 gr 50 grdır. ne olur ne olmaz.

"zaten ne kadar almış olabilirim ki? dengelemişimdir ohh rahatım." anlayışı bütün bu proses esnasında zihnimize bir güzel yerleşir. ama alt benlik naapsın. kandırıldığını anlar beyine "olm napıyosun ya, nası yedin bu uydurmacaları, yemişin besbelli kiloyu da almışsın, yaw pantolonun düğmesi kapanmıyo onu da mı sihirlü güçler yaptı?? inanma sen bunlara alooo şşşşşhhhh!!!

sonra o tartıya çıkılacak an gelir. boncuk boncuk terlersiniz (alt benliğin intikamı..)

hatta orda tartıda 1 kilo eksiltildiğini bile bilirsiniz (kıyafetten ötürü diyetisyenler bunu pek sık yapmaktadır. genelde çok öne çıkartmazlar ama sorarsanız da söylerler.) ama ona rağmen çıkan sonuçtan mutlu olmayınca "eh tabi kıyafet var, bugün kü jean'im de epey kalın kumaştan, bi etkisi olmuştur" diye geçiririz aklımızdan. Dietisyenler de moral vermek amaçlı mutlaka bir bahaneyle hazır beklerler : "ay vallahi inanırmısınız bugün gelen herkeste yağ fazlası çıktı, havalardan.!" - e geçen hafta da poyrazdan su fazlası çıktıydı. şişlik vardı herkeste...Nooldu? ne zaman düzelir bu havalar kardeş, yani zayıflıycaz ya hani, havaların düzelmesi çok mühim.

Bir de "gerçek kilonuz aslında xxx, ama siz su toplamışınız, saymayın onu, şimdi bu hafta gider o" olayı vardır. yaw gerçek kilom oysa bu kantarda yazan ne? e=mc2, H2o = su, 2x2=4.... ama tartıda çıkan gerçek kilo değil denince inanasımız gelir...ahh ahh...

inanmayınız, kendinizi kandırıp inandırmayınız diyeceğim ama ben çok mu farklıyım diye sorsam kendime... eh bunları yazdığıma göre bilmişliğim, bildiğime göre de yaşamışlığım var.
Herzaman aynı sistem, aynı kendini kandırma, inandırma bahaneler bulma durumları ve akıllarda hep aynı motivasyon:

Ya tutarsa..?

16 Eylül 2010 Perşembe

"lahmacunu napcam" durumu...

Mecburen başlığa kibarca yazdım... İsim vermeden aslında küçük olan, ama hayatımın çoğu zaman büyük parçası olmuş bir düşünme tarzının yaşanmışını anlatacağım sizlere...

Bir kaç arkadaş "erkek grubu" öğlenleri herzaman gittikleri ve lahmacununa bayıldıkları kebapçıya gitmek için randevulaşırlar, bir tanesi ise diyet yapmakta ve bu durumdan son derece rahatsız olmaktadır. "Ben gelmem kardeşim ne yiycem ben orda" diye sıkıntılanır. arkadaşları da "yaw nolcak tavuk şişi de muhteşem onu yersin pilavsız olur biter" diyerek destek olmaya çalışırlar ancak diyet yapan arkadaş ikna olmamıştır çünkü o "kebapçı" denildiğinde lahmacun, lahmacun denildiğinde o kebapçıyı benimsemiştir yılların getirdiği alışkanlık ve müdavimlikle...bu doğrultuda tepkisi çok nettir:

"e peki de lahmacunu nereme sokucam?"

bunu neden anlattım;

yemek yemekle sorun yaşayan herkesin mutlaka hayatında bir çok kez karşılaştığı bir durumdur. Diyet yapmaya niyetlenilir ama niyetin bozulması an meselesidir, bütün dünya sanki bir anda diyetin bozulması için elbirliğiyle çalışıyordur... mesela pazartesi diyete başlanır, alışveriş yapılır, hoop akşama program çıkar (halbuki bu gayet beklenebilir bir olaydır) ama insan şaşırır, sıkılır, eh şimdi bilmem nereye gittik şeysinden yemiycez de napcaz mantığı gelir, artık yarın telafi ederim düşüncesiyle o diyet olur neye niyet kime kısmet.

Sırf bu yüzden Mcdonald's larda salata olmasına karşıyım, kardeş oraya gideceksek o kocaman bigmac'i de yiycez diye gitcez yoksa mis kokusuna, muhteşem masa düzenine servisine hayran olduğumuz için değil. yemiyceksek de bi zahmet gitmeyivericez.

konu sadece yemekle alakalı da değildir, şu da olabilir; güneşe çıkması yasak birine
varsayalım alerjisi var) "yaw gel sen de nolcak şemsiye altında uzun kollu t-shirtünle oturursun bizi izlersin denize de girmeyiverirsin". yahu girmeyivereceğime gelmeyiveririm daha iyi değil mi, sıcakta kurdeşen dökücem alla allaaaaa...

veya; arkadaşlar hadi road trip ( bunu genelde ben derim bu arada, daha bi gün hadi yapalım diyen olmadı-fyi) "ben gelemem beni araba tutar" diyene ilk cevap şu olur, "yaw gel nolcak saçmalama dururum ben yolda miden bulanınca, sana söz gel bak çok eğlencez." kişi asabileşir "sen eğlencen, ben kuscam! delimiyim ben ya, ne işimvar aaa...araba tutar diyorum çok seferler çişim gelir bi dururmusun demiyorum." gibi gibi...

demiyorum ki herşeyden uzak kalınsın ama bazı durumlar da da görünen köy kılavuz istemez, bi cafeye gidilcekse her telden çalınıyor olacağından sıkıntı olmaz... ama kebapçıydı, hamburgerciydi denildimi işimiz pek zor. Bütün bu düşünceler, iş yerimin yakınına açıldığını henüz öğrendiğim dükkan burger'in masama sinsi düşmanlarımca özenle yerleştirilmiş magnetini görmemle beraber başladı...bunu işte ancak yaşayan anlar...ben mi nasıl başa çıkıyorum?

Daha da gitmem!

14 Eylül 2010 Salı

herşeyi aynı anda yapma sorunsalı...

Herkese aşina gelecektir, alınan kararlar diğer alınacak kararları da beraberinde getirir ya da çevredeki konunun uzmanları, 9 doğurmuş Osman anaları mutlaka fikir sahibidir, paylaşımcıdır, baskıcıdır, çoğu zamanda durum kaosa dönüşür...Mesela çok tanıdık bir örnek vereyim:

Rejim yapma kararı alınır, diete başlanır. sonra çevreden gelen şu tip tepkiler başlar:

- e spor yapmak lazım mutlaka anca ıkısı bır arada olur ( tamam guzel doğrudur yapmak lazımdır, yapanlar becerebilenler vardır, it's inspiring)

- tenis mi oynuyosun, şahane! mutlaka maçları da seyret iyice öğrenirsin. (evet tenis I love, maç seyretmek maybe not so much. pro olma niyetim de yok. zamanla sevsem seyretsem? uyar mı?)

- yalnız madem saglıklı yasamaya basladın su sıgara da artık bıtsın yahu ( çünkü sigarayı bırakanların kilo aldıkları hiiiç görülmemiştir!)

- fakat tabi sporu da öylesine yapmamak lazım mutlaka bir de shaping yapmak lazım. hani vücut şekillensin ( tamam tabi doğru haklı bir tespit ama bunca yıl spor yapmamış, rejim yapmaktan da pek hoşlanmayan bu sigara tiryakisi kişinin bir de alt bacak bileği inceltme egzersizlerine ne enerjisi kalır ne sabrı.)

- canım sen madem bu yola girdin, mutlaka şu life&co ya git haftada bir de ordan fasting yap, iyi gelir iyi ( yaw bi durun ama ya....!!!!)

- yemeklerini de mutlaka rafinera'dan istet, bak mutlaka bana çok iyi geldi. (evet doğru ama ben onun yerine kendin pişir kendin ye ya da annen pişirtsin yollatsın mantığını daha çok seviyorum. daha ekonomik oluyo naçizane!)

- haftada 2 gün muuuuutlaka masaja git bak çok işe yarıyo. hatta bi gün de mezoterapi. bak inanamıycan farka ( e bu da doğru da, şimdi haftada 2 masaj, bi gün mezo, 4 gün tenis, 3 gün gym....evlere şenlik... arada işe gitmeyi de ihmal etmemem gerek. artık sosyal hayatımı da seneye yaşarım nolcak.)

- valla süpper karar destekliyorum. (10 dk sonra) kızlar hadi öğlen abaralım burger söyleyelim...çok çalıştık bugün hak ettik..!! ( eh ben ne diyeyim artık bunun üzerine... )

Yoğun istek üzerine Zeynep İstanbul'da da yazmaya devam... adres aynı mecbur.

Sevgili dostlarım,

Şaka değil gerçek, bir çok farklı yerden "bloguna devam et" yorumu gelince havaya girdiğimi itiraf etmeliyim. Yazacak konu sıkıntısı hala üzerimde ama su yolunu bulur hesabı bunun da altından kalkacağımı tahmin ediyorum... Blogun adını değiştiremiyorum ama içeriği İstanbul semalarından artık rüzgar nereye götürürse oralara kadar uzanabilecek...Demedi demeyin...

sevgiler

1 Eylül 2010 Çarşamba

son yazı düşündürür, son yazı hüzünlendirir ama biraz da neşelendirir...

Buchinger maceramı 4 Gün önce tamamlamış olmama karşın, bir veda yazısı yazamadım bir türlü. Tam 2 aydır yaşadıklarımı hissettiklerimi yazıyorum, eh tabi "Loserville'de kös kös otururken, yapacak başka birşey yokken, oyalanayım da yemek düşünmeyeyim derken, herkesten uzakta herkese yakın olmaya çalışırken yazmak kolay tabi... malzeme de bol....

4 gündür düşünüyorum nasıl bitirmeli bu blogu diye...aslında Almanya faslı bitti ama macera henüz başladı...Yeni Challenge burda, İstanbul'da, güzel sofralara, gece içki sefalarına, evde toplandık take out yapalım durumlarına karşı dimdik durabilmek, kilo vermeye ve dolayısıyla kendini iyi hissetmeye devam edebilmek:

Gün 1-2-3 : Teknede maaile deniz sefası: Yemek Yemek Yasak Resort. (A.K.A "Nizamiye)
Patroniçe : Annem
Bilanço : kilo alınmadı bol yüzüldü spor yapıldı sanıldı...

Gün 4 : Ajansta ilk gün
Bilanço : TBA (gün devam ediyor so far so good)

Görüldüğü üzere şehir Überlingen olmayınca, resort Buchinger olmayınca, insan yanlız kalmayınca yazılan olaylar, kaptanın seyir defterinden farksız, sıkıcı oluyor...Bu blog da işte sırf bu sebepten bitmek zorunda kalıyor.

Bugüne kadarki yazılarımı okuyan herkese çok teşekkür ederim. Umarım keyiflerinize keyif katabilmişimdir. Şimdilik Zeynep Almanya'da macerası sona erdi.

Buchinger'den ayrılırken oradaki resepsiyonistlerin "Hope to see you again soon" demesi konusunda yorum bile yapamayarak, sizinle, Buchinger veya benzeri yerlerle ilgili olmayan, yepyeni maceralarda tekrar karşılaşmayı umut ederek bu blogu bitiriyorum...

Şimdilik hoşçakalın, sağlıklı yaşayın, huzurlu olun, mutlu uyanın, sevgiyle beslenin......

Zeynep